Üniversitede Sosyal Fobi ile Nasıl Başa Çıkılır?

Öncelikle bu yazıyı okuyorsanız şanslısınız çünkü psikolojik olarak sizi etkileyen sorunların farkındasınız ve çözüm bulmak amacıyla bir adım atmış oluyorsunuz. Sosyal fobi ( sosyal anksiyete)  en genel anlamda, bir ya da daha fazla sosyal durumdan rahatsız olmak ve kaçınmak olarak ifade edilebilir. Sıklıkla rahatsız olunan sosyal durumlar, topluluk önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma, sosyal ortamlar(düğün, eğlence, parti, cenaze vb.), karşı cinsle arkadaşlık ilişkisi başlatma, topluluk içinde yemek yeme, genel tuvaletleri kullanma (özellikle erkekler için pisuar kullanma), mevki sahibi kişilerle konuşma ve başkalarının fikirlerine karşı çıkma olarak gösterilebilir. ( Alıntı )

Üniversiteye başlama yaşı 17-18 ve bu yaşlarda şehir değiştirme, yeni bir arkadaş ortamı, yeni ev gibi etkenler sosyal fobinizi tetikleyebilir. Yeni insanlarla tanışmaktan çekiniyorsanız, topluluk önünde sunum yapmaktan çekiniyorsanız, kalabalık ortamlar sizi boğuyorsa yazımız yararlı olabilir. Hatırlatmakta fayda var ki; bu tavsiyeler deneyimler üzerinedir ve hiçbir TIBBİ DEĞERİ YOKTUR!

Uzman Desteği Almaktan Çekinmeyin!

 

Kendinizde sosyal fobi belirtilerini görüyorsanız ve kişisel çabalarınız bu problemleri ortadan kaldırmıyorsa uzman desteği almaktan çekinmeyin. Psikiyatrist veya psikologlardan destek almak yararlı olabilir. Üniversite dönemlerinde yapılan en çok yapılan yanlışlardan biri; arkadaş tavsiyesi veya internet araştırması ile doktor önerisi olmadan ilaç kullanmaktır. Sunum veya toplantılar öncesi heyecanı dindirmek için birçok kişi geçici olarak sakinleştirici almaktadır. Bu durum kısa vadede günü kurtarsa da uzun vadede yarardan çok zarar getirecektir. Sorunlarınızı kronik hale gelmeden profesyonel destekle halletmek en akılcı yol olacaktır.

Uyku ve Beslenme Düzeniniz Önemli

Üniversite hayatınızda ihmal edebileceğiniz en önemli şeyler; uyku ve beslenme alışkanlıklarınızdır. Arkadaşlarla uzun geceler, sabahın aydınlanmasına yakın uyumak, dengesiz beslenme günden güne psikolojinizi değiştirecektir. Hatta bir süre sonra gündüz hayatından kopabilir, insanlarla daha az iletişim kurmaya başlayabilirsiniz. Tabii ki 19-20 yaşlarındaki birinin düzenli bir şekilde saat 22.00’de yatıp sabah 06.00’da kalkması zor, ancak gece uyumayıp gündüz uyuma alışkanlık hale geldiğinde sosyal hayattan kopmanız kaçınılmaz.

Sosyal Medya Kullanımı ve Bilgisayar Oyunları Sizi Hayattan Koparabilir!

Sosyal medya kullanmayın veya bilgisayar oyunlarından uzak durun gibi ebeveyn tavsiyelerine girmeyeceğim :) Sosyal medya iletişim ve haber edinme açısından harika bir yer, bilgisayar oyunları da vakit geçirmek için bire bir! Ancak şunu unutmayın ki Facebook’ta 4000 arkadaş, Instagram’da binlerce takipçi sizi sosyal bir insan yapmayacak hatta zamanla sosyal fobinizi tetikleyebilir, sosyal medya fenomeni olurken gerçek hayattan kopmak sizi üniversite mezuniyetinden sonra acı gerçeklerle yüzleştirebilir :) Bilgisayar oyunları da hobi ve kendini geliştirmek açısından yararlı olabilir, hatta bu konuda ” Her Üniversite Öğrencisinin Oynaması Gereken En İyi 5 Strateji Oyunu ” temalı bir yazı da yazdık. Ancak üniversite döneminde arkadaşımın çok aktif biriyken, online bir oyuna takıp level kasma :) hedefini hayatına merkezine koymasıyla 1 yıl görmemem sonucu insanı sosyal fobiye iten nedenlere bu konuyu da eklemek istedim :) Klasik olacak ama bir şeye kendinizi çok kaptırmayın!

Sivil Toplum Kuruluşlarına Üye Olun!

İnsanların arasına karışmaktan çekiniyorsanız, kalabalıklar sizi bunaltıyorsa, arkadaş edinme konusunda sıkıntı yaşıyorsanız, bu problemleri yenmenin en mantıklı yolu; Sivil Toplum Kuruluşları! Üniversite döneminizde gönüllü olacağınız dernek, vakıf ve topluluklarda insanlarla ekip ruhunu tadarak, güzel işler yaparak ve en önemlisi insanların hayatına dokunarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Utangacım yapamam, sunum yapamıyorum, topluluk önünde konuşamıyorum, insanlarla iletişimim zayıf diyorsanız hemen gidin aklınıza yatan bir Sivil Toplum Kuruluşu’na üye olun ve insanların hayatına olumlu dokunuşlar yapın :) Bu konuda ” Türkiye’de Gönüllü Olmanız Gereken 10 Sivil Toplum Kuruluşu”  ve ” Üniversite Sonrası Sivil Toplum Kuruluşlarında Çalışmanız İçin 7 Neden” yazılarımıza göz atabilirsiniz.

“Tek Sen” Değilsin

Hepimizde aynı sorun var, başımıza gelen her sorun ve problem için “dünyada tek ben yaşıyorum” duygusu! Hata yapan, korkan, heyecanlanan ve kekeleyen “Tek Sen” Değilsin :) İnsanın 100 kişinin önünde çok sakin ve hatasız bir sunum yapması çok beklenen bir şey değildir, hatasız ve sakin bir sunum deneyim kazandıkça oluşacak bir şeydir. Üniversitede sizden sunum yapmanız istenecek veya ekip çalışması ile bir çalışma ortaya koymanız beklenecektir. Öncelikle sunum konusunda konuşalım; sunumlarda karşılaşılan en büyük sorun, sunum öncesi yaşanan kaygı, korku ve heyecandır. Sunum yaparken bunları yaşamanız belirli bir seviyeye kadar normaldir, ancak kaygı, korku ve heyecanla sunum yapmaktan kaçındığınız an sorun başlamıştır. Aynı durum, iletişimsizlik ve önemsenmeme korkusu ile ekip çalışmalarına katılmadığınızda da geçerlidir. Kendinizi en iyi tanıyan sizsiniz ve bu durumlarda motivasyon kaynaklarını da bulacak sizsiniz.

Sonuç olarak; yazının başında da bahsettiğim gibi bu öneriler tıbbi kaynaklardan değil ve sadece gözlemlere dayalı. Gözlemlerin; üniversiteye gittiğinde sosyal fobi yaşayan ama 3-4 sene içerisinde birçok sunuma katılmış ve sosyalleşmiş birinin gözlemleri olduğunu hatırlatmakta fayda var. Öneriler size basit, işe yaramaz ve klişe gelebilir. Hiç birini uygulamasanız bile siz yine de bir Sivil Toplum Kuruluşu’na üye olun ve insanların hayatına dokunun :)

Gökhan Turgut Ünal

Proje Yönetimi Okulu Koordinatörü

Exit mobile version