Hayatınıza baktığınızda, belki zamanın ne kadar çabuk geçtiğini düşünüyor ve şuan bulunduğunuz noktaya nasıl geldiğinizi anlayamıyorsunuz. Belki de bu yaşlarınızda olmayı beklediğiniz konumdan çok daha farklı bir yerde bulunmanız sizi üzüyor. Hayat, düşündüğünüzden daha zor geçti ve sizde gidişatın böyle olduğunu kabullenerek sonuçlarına razı geldiniz. Pest ettiniz ve sadece idare etmeyi seçtiniz.
Ama böyle olması gerekmiyor. Mutlu olmak aslında oldukça yakın ve gerçek bir ihtimal. Sadece biraz peşine düşmeniz gerekiyor.
İşte, size üzüntülerinizden sıyrılıp mutluluğa ulaşmanız için kanıtlanmış 13 yöntem.
Size anlamlı gelen şeyleri yapın
Hepimiz benzer yollardan geçtik. Sıkıntıdan bunaldığımız ve ne yapacağımızı bilemediğimiz çok zamanlar oldu. “Hayattaki amacım ne?” gibi ağır soruları irdelemektense televizyonun karşısında oturup zaman öldürmek çok daha kolay bir seçenekti.
“İnsanlar, hayatta bir anlam bulamadıkları taktirde dikkatlerini haz ile dağıtırlar.” Viktor Frankl
Varlıklı bir çok insan; fazlaca paraya, şana ve şöhrete dahi sahip olsalar çoğunlukla mutsuzdurlar. Bunun en büyük sebebi, mutsuzluğun kökünü anlamsızlık hissiyatından almasıdır.
Frankl Logotheraphy denilen bir yöntem ortaya koyarak, insanlara hayatlarındaki anlamı çoğaltmak için bir yol açtı. İntihar sebebiyle kaybedilen hasta oranında görülen atış sebebiyle, Viennese hastanesi akıl sağlığı hastalıkları bölümüne sevk edilmişti. Ortaya koyduğu yöntem sayesinde bir çok hastayı ölüm fikrinden kurtarmayı başardı. Bunu, hayatlarında bir anlam bulmalarına yardımcı olarak sağladı.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Üzüntüyle mücadele ettiğiniz zamanlarda, Frankl’in Logotheraphy yöntemini uygulamaya başlayabilirsiniz.
- Yeteneklerinizi ve becerilerinizi gerektiren projelerde yer alın. Eğer böyle bir uygulama bulmakta zorlanırsanız, ihtiyacı olanlara yardım etmek de uygun bir tercih olacaktır.
- Tecrübelerinizi dolu dolu yaşayın ve paylaşın. Tabi, yargılayıcı olmayanlarla.
- Sıkıntılarınıza başka bir açıdan bakın. Yaşadığımız zorluklara olan bakış açımız yıkıcı değil yapıcı olarak değiştiğinde, hayat asıl anlamını kazanır. Örneğin, Taylan’da tanıştığım bir kadın, HIV virüsü taşıyıcısı olan çocukların kaldığı bir yetimhanenin sorumlusu ve aynı zamanda da bir kanser hastasıydı. Ama hastalıklarından ve acılarından yakınmak yerine, düşüncelerini bana şöyle aktardı: “Dokturun ‘kansersin’ ya da ‘AIDS hastasısın’ demesi bir ölüm fermanı gibidir. Ama tüm bunlar, bana HIV pozitif çocukları tanıma ve fark etme yetkinliği Verdi. Hiçbir şey için değilse bile, bunun için kansere müteşekkirim,”
Okuma Önerisi: Man’s Search For Meaning (Anlam Arayışındaki Adam) – Viktor Frankl
Seçenek elemeyi bırakın ve gerçek isteğinize odaklanın
“Fazla seçenekler bizi yoruyor, üzüyor ve bazen karar vermekten alıkoyuyor.” Bazen “Seçeneklerinizi bol tutun,” gibi öneriler duyuyor olabilirsiniz. Ama eğer fazla bol tutarsanız, bu durum size çoğunlukla daha mutsuz, gergin ve kararsız bırakır.
Eğer çok fazla seçeneğiniz varsa, verdiğiniz kararlar giderek kötüleşmeye eğilimlidir. Bu durum karar tükenmişiliği olarak açıklanıyor. Bu noktada mutlu olmak için yapılabilecek en önemli şey, gün içinde verdiğiniz gereksiz kararlar sayısını en aza indirmek olacaktır.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Başarınızı artıracak rutinler belirleyin.
- Önemli kararlarınızı sabah, zinde bir zihinle verin.
- Gününüzü bir gece öncesinden planlayın.
- Faydalı besinler tercih edin.
- Eğer önemli bir karar verecekseniz ve açsanız; önce yemek yiyin.
- Hayatınızı mümkün olduğunca otomatikleştirin. Faturalarınızı otomatik ödemeye alın, ücretsiz bir yazılım olan If This, Than Date uygulamasını kullanın; böylece Ebay ya da Craiglist’te kazanmak istediğiniz açık arttırmaları e-mail ile haber alın ve anlaşmaya ilk önce siz teklif verin. Eğer bütçeniz izin veriyorsa, Fancy Hands uygulamasını kullanarak sanal bir asistan edinebilir ve bir çok işinizi kolaylaştırabilirsiniz
Kendinize güvenli mekanlar edinin ve utanç duygusunu yenin
Başarılı ve mutlu olmamız için bize sık sık, nasıl görünmemiz ya da nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen mesaj alıyoruz.
Bir insan, gün içinde yaklaşık 10.000 reklama maruz kalıyor ve bunların bir çoğu anlamsız mesajlar içermekte. Tüm bu söylemler, topluma uyum sağlayabilmemiz için kendimizi başkalarının istekleri doğrultusunda şekillendirmemize sebep oluyor. Trajik olan kısım ise, bunu uyum sağlamak için yapmamıza ragmen asla bir aidiyet duygusu da hissedemeyişimiz.
Kendi kişiliğimiz ile sevildiğimizi ya da anlaşıldığımızı hissedemiyorsak; mutlu olmamız çok da mümkün değil. Kendi kişiliğimizi göstermekten geri durmamızın asıl sebebi ise, utanç duygusu.
Hayatınızın bir noktasında, utanç ile yüzleşecek ve kendinizde bir sorun varmış gibi hissedeceksiniz. Okulda alay konusu olmanız, ailenizin beklentilerini karşılayamamanız, akran zorbalığınıza uğramanız ve utanç içinde hissetmeniz kendi kimliğinizi gizlemenize ve bir maske takmanıza sebep olur.
Kendinize sadık kalmanız ise, mutlu olmaya giden yolda kilit bir noktadır.
Dr. Brene Brown, muhteşem bir hassasiyet araştırmacısı olup yaptığı bir TED konuşmasında, sosyal medyada yaptığı anketin sonuçlarını açıkladı.; “Hassasiyeti nasıl tanımlarsın? Seni kırılgan hisseten şey nedir?” gibi sorduğu sorulara, bir buçuk saat içinde 150 yanıt almıştı. İşte o yanıtlardan bazıları:
- Hasta olduğum için kocamdan yardım istemek, henüz yeni evliyiz
- Eşimi sekse teşvik etmek
- Reddedilmek
- Birine çıkma teklifi etmek
- Doktorun geri aramasını beklemek
- Kovulmak
- İşten çıkarmak
Bunun gibi hassas anlar, utanç duymaya en yakın olunan anlardır. O utanç duygusu ile nasıl baş edeceğinizi öğrenmek ise, size bu durumdan kurtacak yegane sağlıklı yol olacaktır.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Kırılganlık alıştırması yapın.
Her sabah aynanın karşısına geçin ve kendinize “Ben mükemmel değilim ve bu bir sorun değil,” deyin.
Dr. Brown’ın Oprah Show’da verdiği tavsiye oldukça işinize yarayacaktır. Utandığınızı hissettiğinizde; kendinizle sevdiniz biri ile konuşurmuş gibi konuşun, güvendiğiniz birine içinde bulunduğunuz durumu anlatın.
Okuma Önerisi: I Thought It Was Just Me (but it isn’t): Making the Journey from “What Will People Think?” to “I Am Enough” (Sadece Ben Böyleyim sSnıyordum Ama Değilmiş: “İnsanlar Ne Düşünür?”den “Ben Yeterliyim”e Yolculuk) – Dr. Brene Brown
Merak Duygunuzu, Karakterinizi Güçlendirmek için Kullanın
Günümüzün en harika icatları, birilerinin merakı sonucu ortaya çıktı. Steve Jobs, Thomas Edison ve Henry Ford gibi insanlar; merak duyguları sayesinde tarihin en yenilikçi üretimlerini gerçekleştirdiler.
Merakınızı tatmin etmek, beyninizin dopamine seviyesini artırır. İşte bu yüzden, mükemmel bir filmi sonuna kadar izlemek zorunda hissederiz. Ne olduğunu öğrenmeyi o kadar isteriz ki; sonucu öğrendiğimizde dopamine seviyesi bir ödül almışçasına yükselir. Benzer durum, e-mail ya da sosyal medya gibi günlük alışkanlıklarımız için de geçerli.
Bunun gibi küçük şeyler geçici mutluluklar kazandırırken, bazı merak duyguları ömür boyu mutluluk getirir. Dr. Todd Kashdan, bu durumu “meraklı kaşif” sıfatı ile tanımlıyor.
“Meraklı kaşifler, risk almak ve yeni mücadelelere girmek konusunda rahattır. Açıklama yapmak ve kontrol etmek ile uğraşmak yerine; belirsizliği, hayatı keşfedilecek bir güzellik olarak görmeyi, öğrenemeyi ve güçlenmeyi seçerler.”
Merakınızı, başarılı olabileceğinizi düşündüğünüz şeye yönlendirerek yeni bakış açıları kazanabilir; edindiğiniz bilgilere daha mutlu bir hayata sahip olabilirsiniz.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Kashdan’ın meraklı bir kaşif olmanın yollarını açıkladığı önerileri, Kari Henley’in Huffington Post makalesinde özetlenmiştir.
- Günlük rutinlerinizdeki küçük detayları fark etmeye çalışın.
- İnsanlar ile konuşurken, onları yargılamadan ve tepkiyi göstermeden dinleyin.
- Yeniliğin ortaya çıkmasına izin verin ve kontrolcü olmaktan vazgeçin.
- İlginizin; yolunuza çıkan küçük gözlemler, sesler ya da kokular ile şekillenmesine izin verin.
Kendinize, Başkalarına Yardım Ederek, Yardım Edin
“İnsanlar, adacıklar değildir. Tek başına süregelen bir varlık, anlamsızdır. Başarı duygusunu, ancak hayatta kendinizden daha büyük bir amacınız varsa tadabilirsiniz”. Denis Waitley
Her bireyin, dünyaya sağlayabileceği bir katkısı vardır. Zor olan, bunun ne olduğunu bulmaktır. Bunu, öğrenmek için harekete geçmeden, öylece keşfetmemiz ise mümkün değildir. Bilim, hayatta verici taraf olmanın mutluluğa giden güçlü bir yol olduğunu deliller ile kanıtlıyor. Eğer doğru bir şekilde yapılırsa, başkaları için bir şeyler yapmak modunuzu yükseltmek için harika bir yöntem.
“Mutluluk, yalnızca paylaşıldığında gerçektir.” Christopher McCandless, Into The Wild
Şuanda yapabilecekleriniz:
Birine ya da bir şeye bilinçli bir şekilde, bir katkı sağlayın.
Zihninizi Yenilemek için Konfor Alanınızdan Çıkın
Mutsuzluğunuzun sebebi, muhtemelen günlük rutinleriniz. Açıkça söylemek gerekirse; sıkıldınız ama aynı zamanda, yeni bir şeyler denemekten de korkuyorsunuz. Ya da daha aşırı bir örnek vermek gerekirse; işinizi hiç sevmiyorsunuz ama istifa etmekten de korkuyorsunuz.
Durum ne olursa olsun, konfor alanınızdan mümkün olduğunca çıkmak size daha iyi bir hayat sunabilir.
Bilim insanları, bir insan konfor alanından yeterince uzaklaştıysa beyinlerinde salgılanan endorphin seviyesinin yükseleceğini ve bunun da mutluluk seviyesini arttıracağını deliller ile ortaya koyuyor.
Şuanda yapabilecekleriniz:
- Geri dönme şansınızın olmadığı tecrübeler edinin. Kendinize her zaman başarmak istediğiniz büyük bir hedef belirleyin. Bu noktada, konfor alanınızdan çıkmanız gereken ve devam etmek zorunda olduğunuz bir durum yaratın.
- Daha fazla seyahat edin. Sinir bilim gösteriyor ki, yeni tecrübeler beyinde yeni nöropatlar yaratabiliyor. Bu oluştuğunda ise, zihin sağlığınız koruma altına giriyor. Seyahat ile gelen neşe, yabancı bir ülke, yakındaki bir şehir ya da yeni bir lokanta fark etmeksizin, yapılacak yeni keşifler mucizeler yaratabilir.
Maddecilikten Sıyrılıp Tecrübelere Yönelin
Yeni bir oyuncak, oyun ya da yeni bir teknolojik alet alırken kaç kez heyecanlandığımı hatırlamıyorum bile. Ancak o heyecan, kısa bir süre sonra sıkıldığımda sönerek kayboluyor. Bu durum, maddeciliğin bize yalnızca kısa mutluluklar verdiğinin en açık kanıtı. Mutlu tecrübeler ise, anılar sizinle kaldıkça mutluluğu da beraberinde getiriyor.
.Mülkiyet sahibi olmak keyif verici olsa da, harika bir tecrübenin olabileceği kadar sizin bir parçanız olamazlar. İşte bu yüzden, tecrübelere yatırım yapmak her zaman daha iyi sonuçlar doğurur.
“Bazılarımız, daha uzun süre dayanacağından arabaların doğru bir yatırım olduğunu düşünür. Ama bir arabanın en kötü yanı, Avrupa turunuz bittiğinizde sizi hayalkırıklığına uğratmak için hala yanınızda olmasıdır. Anılar ise buharlaşıp kaybolur.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Paranızı, her zaman sahip olmak istediğiniz bir şeye yatırmaktansa bunları deneyin:
- İstediğiniz bir kursa yazılın.
- Hoş bir geziye çıkın.
- İlginizi çeken bir gösteriye bilet alın.
Düzenli Meditasyon Yapın
Öz keşif bir çok yararı olan, ancak sadece tam konsantrasyon ile gerçekleştirilebilen bir meditasyon şeklidir.
Kendinizi bütün karmaşık düşüncelerden ve hislerden uzaklaştırabileceğiniz bir zaman yaratmak; mutluluğunuzu sağlayabilecek en eönemli şey olabilir. Meditasyon, beyindeki öğrenme, hafıza ve his bölümü olan hipokampüsün gri maddesini yükseltir. Ayrıca, stress ile ilişkilendirilen amigdaladaki gri maddeyi düşürür.
Bunlar, medastonunun yararlarından sadece bazıları.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Tek yapmanız gereken Headspace meditasyon uygulamasını indirmek, 10 dakika ve bri sandalye. Eğer 10 dakikanız olmadığını düşünüyorsanız Tom Robbins’in sözlerinin gerçekliğine kulak verin: “Eğer 10 dakikanız yoksa, bir hayatınız da yoktur.”
Memnun Olmayı Öğrenin
Bu sıkça söylenen ve doğruluğu olan bir demeçtir.
The Journal of Happiness, 219 kadın ve erkeğin katıldıkları bir çalışmada, üç haftada memnun oldukları üç şeye dair mektup yazdılar. Sonuçlar gösterdi ki, bu çalışma katılımcıların mutluluk seviyesini arttırdı ve depresif tutumlarını azalttı.
Beyniniz, olumlu ve olumsuz durumlara aynı anda odaklanamaz. Bu yüzden, memnuniyet göstermek; sahip olmadığınız şeylere üzülmek yerine sahip olduklarınızı fark ederek mutlu olmanıza Yardımcı olur.
Bir şeyin varlığına müteşekkir olurken; dopamine ve serotonin seviyenizin de yükselmesini sağlıyorsunuz. Böylece, beyninizin mutluluk merkezini harekete geçiyor; ki depresanlar da benzer şekilde işlediğinden, memnuniyet göstergesi aynı zamanda doğal bir antidepresan yöntemi denilebilir.
Şuanda yapabilecekleriniz:
- Her gün, memnun olduğunuz üç şeyi not edin
- Müteşekkir olduğunuz ya ds size yardımı dokunan kişilere düzenli teşekkür kartları yollayın.
- Diyaloglarınızda negatif durumlar yerine, müteşekkir olduğunuz şeylerden bahsedin.
Güzel Alışkanlıklar Edinin
Mutlu ve mutsuz insanları birbirinden ayıran en önemli özellik; sahip oldukları alışkanlıklar. Gününüzün yüzde kırkından fazlası, aktif kararlar vererek değil alışkanlıklarından ileri gelerek ilerliyor.
Rutinlerden kolay kolay kurtulamamanızın nedeni ise, artık bir rutin haline gelmiş olmaları. İnsanlar, alışkanlıklardan oluşan varlıklardır. Charles Duhigg, The Power of Habit kitabında alışkanlıkların basit yapısının tetikleci, rutin ve ödül unsurlarını açıklıyor.
Örneğin, sigara içme alışkanlığınızı rutine çeviren tetikleyici sebebi stress olabilir. Nikotin, bu noktada ödül olarak stress seviyenizi düşüren unsur konumunu alıyor. Duhigg, kötü alışkanlıkları iyi alışkanlıklara dönüştürebilmenin anahtar noktasının, rutini değiştirmekten geçtiğini açıklıyor. Sigara içmektense, yürüyüşe çıkmak ya da meditasyon yapmak aynı stress atma görevini görecektir.
Eğer alışkanlıklarınız size daha sağlıklı ya da mutlu hissettirmiyorsa, bu durum gününüzün yarısını size yıpratan şeylere harcıyorsunuz demektir.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Alışkanlıklarınızı değiştirmeniz gerektiğni söylemek, elbetteki yapmaktan kolaydır. Bu yüzden çevrenizi, başarınızı kuvvetlendirmek için size teşvik etmeleri konusunda uyarın. Böylece, kötü alışkanlıklarınızı iyileri ile değiştirme pratiğiniz kolaylaşacaktır.
Okuma Önerisi: The Power of Habit (Alışkanlığın Gücü) – Charles Duhigg
Mutluluğu Öngörmeyi Öğrenin
Hayat, bizi sandığımız kadar mutlu etmeyecek şeyler ile dolu.
Belki de her zaman sahip olmak istediğiniz pahalı arabaya sonunda sahipsiniz; ancak şimdi de yeni çizikler ve bakım için gerekli fakat beklenmedik pahalı harcamalardan bıktınız.
Belki de hep evlenmek istedeniz ve şimdi bunu başardınız, ama güçü bir ilişkinin ne kadar emek gerektirdiğini yeni fark ediyorsunuz.
Harvard psikoloji profesörü Dan Gilbert, mutsuz olmanın sebeplerini yanlış mutluluk beklentilerine bağlıyor.
“Eğer geleceğin kesin olarak bana nasıl hissettireceğini bilmek isteseydim, o geleceği yaşayan brini bulurdum. Eğer avukat olmanın, üst düzey bir yönetici ile evlenmenin ya da bir laokantanın yemeklerinin tadını nasıl olduğunu bilmek istiyorsam, bunları gerçekleştiren kişileri bulur ve ne kadar mutlu olduklarına bakarım. Yapılan bu çalışmalar beklentinin doğruluğun yükseltecek olmasına ragmen, kimse bunu yapmak istemiyor.”
Demek istenen şu ki; kendinizi neyin içine attığınızı önceden öğrenmeye çalışmak, mutlu olmanızı çok daha kolaylaştıracaktır.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Yaşamak istediğiniz hayat tarzına ya da satın almak istediğiniz şeylere sahip olan insanlara ulaşın; onları arayın ve birlikte birer kahve için. İyi ve kötü tecrübelerini sorun, mutluluk sevileylerini gözlemleyin ve sizin de isteğinizin bu olup olmadığına karar verin.
İstediğiniz bir teknolojik ürüne sahip olan arkadaşınızla konuşmak ya da hedeflediğiniz kariyeri gerçekleştiren biri ile konuşmak kolaydır. Ancak, bu kişi ulaşması zor ve ünlü biri ise iletişim kurmak güçleşecektir. Bu durumda, halka açık bilgiler olan ropörtajlar ve sosyal medya gönderilerini gözden geçirmek, onları tanıyıp, mutluluk seviyelerini görebilir ve istediğiniz hayatın bu olup olmadığına karar verebilirsiniz.
Okuma Önerisi: Stumbling Upon Happiness (Mutluluğun Üzerinde Tepinmek) – Dan Gilbert
Öz Güveninizi Artırın
Bir kafede oturduğunuzu ve yan masadaki iki kızın konuşmalarına kulak misafiri hayal edin.
“Sen de baya kilo aldın. Korkunç bir şey bu!”
“Kendini berbat hissetmiyor musun?”
“O kocaman kalçaların ve iri bacaklarına ne demeli?”
Neyse ki, bu diyalog bir kişisel bakım ürünleri şirketi olan Dove tarafından sahnelendi. Ama bu sahneye sebep olan cümleler gerçekten sarf edildi, bir öz diyalog olarak. Oyuncuların söyledikleri, kişilerin kendileri hakkında düşüncelerini içeren not defterlerinden alındı.
Dove, bu kampanyayı şu noktayı açıklığa kavuşturmak için başlattı; eğer başkalarına karşı olumsuz şeyler söylemiyorsak, kendimizle neden bu şekilde konuşuyoruz?
Öz saygısı bulunan insanların sosyal bağlantılar kurmada daha başarılı olduğu, duygusal zekaya sahip oldukları ve hayatlarından memnun oldukları ortada. Bu sebeple, eğer kendinizi kötü hissediyor ve hemen kusurlarını aramaya başlıyorsanız; durun ve öz savunmaya geçin.
Şuanda yapabilecekleriniz:
Öz saygınızı artırabilecek yöntemler:
- Kendinize, çocuğunuz gibi davranın.
- Kendinizi yargılamaktan vazgeçin.
- Yalnız olmadığınızı hatırlatın.
- Kusurlarınızı kabullenin.
- Öz saygı probleriniz var is eve yardıma ihtiyaç duyuyorsanız, bir terapis ya da yaşam koçu ile görüşün.
Üzülmeye Zaman Ayırın
Çoğu zaman insanlar negative duyguları yaşamaktan kaçınmaya çalışır. Çünkü acı çekmenin ya da yas tutmanın beraberinde getirdiği hassasiyet, korkutucudur. Ancak göz yaşlarınızın akmasına izin vermezseniz; bu hislerden hiç kurtulamaz ve onları içinize hapsedersiniz.
Üzüntünüzü aşırı alkol kullanımı, fazla düşünmek ya da dikkatinizi dağıtmak için uzun saatler boyunca çalışmak gibi negatif davranışlar ile bastırmaya çalıştığınızda işler daha kötü gider. Negatif davranışlar sergileyerek kendinizi uyuşuklaştırırken, pozitif davranışlarınızın da uyuşturmuş olduğunuzu unutmayın.
Olumlu ya da olumsuz olması fark etmeksizin, duygularınızı tamı tamına yaşamak, kendi refahınız için oldukça önemli.
“Kendinini duygulara tamamen teslim etmek, kendinize boyunuzu dahi aşacak kadar derine dalmak için izin vererek; yaşananları bütün her şeyi ile tecrübe etmek demektir. Acı nedir bilirsiniz. Aşk nedir bilirsiniz. Yas nedir bilirsiniz. Ancak o zaman ‘Tamam, bu duyguyu sonuna kadar tattım. Artık bu duyguyu iyi tanıyorum. Şimdi ondan kopmanın zamanı geldi’ diyebilirsiniz.” Morrie Schwartz, Tuesdays With Morrie
Şuanda yapabilecekleriniz:
Duygularınızı tanımlayabileceğiniz bir alışkanlık edinin. Örneğin, üzgün hissetmeye başladığınızda, kendinizi “Şuan üzgünüm,” diyerek, duygunzuzu adlandırın. Bunu yaptığınızda, hislerinizi fark etmeniz kolaylaşacak ve size tanımlayan şeyin bu durum olmadığını anlayacaksınız. Böylece, hissettikleriniz bir süreç olarak geçecek ve davranışlarınızın kontrolünü sizden alamayacak.
Gelecek sefer yeniden üzgün hissettiğinizde, bırakın üzülün. Korkunuzun bunu görmezden gelecek bahaneler üretmesine izin vermeyin. Hız treninin o ilk düşüşten sonra keyif vermesi gibi, bırakın hüzün kendini hissettirsin ve geçip gitsin. Ki sizde hayatınızın tadını çıkarmaya devam edebilin.
Üzüntüyü yaşarken dikkat edilmesi gereken şey ise, kendinizi kurban psikolojisine mahkum etmemektir. Bırakın hisler gelsin, ancak gitmek istediklerinde de gitsin.
Okuma Önerisi:
- Tuesdays With Morrie– Mitch Albom
- How To Handle Negative Emotions
Mutluluk İşte Burada
Masallardakinden ziyade, sonsuza kadar mutluluk diye bir şey yoktur. Onun yerine, hayat denilen kavramın içine dağınık bir halde gömülü hazineler vardır. Bu hazineleri bulabilmek için hayatınızın farklı dönemlerinde, farklı çabalar göstermeniz ve biraz kazı yapmanız gerekiyor.
Günlük hayat mücadelesine devam ederken, zamanınızı ve enerjinizi, ruhunuzu güçlendirecek yatırımlar yapmaya harcayın. Sizi mutlu edecek yegane şey, budur.
Gizem NALÇAKAR
Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı
Çeviri kaynak: https://www.lifehack.org/688438/how-to-be-happy-again