Pes Etmek İstediğinizde Size Engel Olacak TEDx Konuşmaları

Semih Saygıner

 

16 yaşında bilardoyla tanışan Semih Saygıner, o güne kadar okulunda dersini çalışan, hayatı gayet güzel giden bir adam olarak kendini tanımlıyor. 14 yaşında talihsiz bir kazada anne-babasını kaybetmesiyle okul hayatı da olumsuz olarak etkilenen Saygıner, bilardoyu bir “kurtarıcı” olarak görmüş.

Ülkemizdeki insanların başkalarını takdir etmede ve başkalarına sevgi göstermede cimri olduğunu fark eden Semih Saygıner bilardo masasının etrafındaki koşulsuz takdir ve sevgi gösterilerinden etkilenerek “o işe” biraz daha kafa yormaya ve daha da ilerletmeye başlamış. Gittikçe artan sevgi gösterilerinden hoşnut olan Saygıner gözlemlerinden de yola çıkarak sürekli daha iyisini yapmak için uğraşmış. Böylelikle henüz federasyonun bile olmadığı, hatta bilardo oynayana biraz da “kötü gözle bakıldığı” bir dönemde, bir arkadaşının tavsiyesiyle İstanbul’daki bir turnuvaya katılmış. Bu işe ne ün ne de para peşinde koştuğu için yalnızca sevdiği için girdiğini belirten Saygıner’in çalışma azmini ve başarısını getiren de işte bu sevgi olmuş anlaşılan.

Daha 17 yaşında İstanbul şampiyonu olan Saygıner’in abileri aslında bilardo oynamasını istemiyorlarmış. Sistemin bütün çocukları doktor, mühendis yapmaya çalışmasına karşı çıkan Saygıner, çocukların ve gençlerin hayallerinin peşlerinden gitmesi için desteklenmesi gerektiğine de inanıyor.

Başladığı dönemde yaşadığı her türlü psikolojik baskılara, maddi zorluklara, hatta bilardonun henüz spor olarak kabul edilmemesinin de getirdiği idari problemlere rağmen ne bilardoyu sevmekten ne de daha iyisi için çabalamaktan sıkılmayan Semih Saygıner’in ne zor şartlarda çok bir yol aldığını izledikçe yolunuza çıkan engellerin aşılabilir sorunlar olduğunu fark ederek siz de daha fazlasını yapabilmek için motive olacaksınız.

 

Nevşin Mengü

Bir şey bulmadığını, bir şey geliştirmediğini, insanlığa böyle bir katkısı olmadığını ama yaşamayı becerebildiğini söyleyen Nevşin Mengü, 2011 yılında Orta Doğu’dan Türkiye’ye yeni döndüğünde kendisini rahatlatmak için koşmaya başlamış.

İlk başta kafasını toplamak için başlamış olduğu koşu sürecinde aklına birden gelen “neden maraton koşmuyorum ki?” düşüncesiyle bir anda kendini zor bir yarışın içinde bulmuş. 42 kilometrenin sonunda ömründe böyle bir acı yaşamadığını söyleyen Mengü’ye anlaşılan bu da yetmemiş ki bu sefer de Ironman Triathlon’una katılmış. Ancak yüzme bile bilmeyen Mengü’nün bu yarışı tamamlaması için 2 km. yüzmesi gerekiyormuş. Bir de üstüne CNN Türk Genel Müdürü’nün sırf kendisi bu yarışta koşacağı için yarışa sponsor olduğunu öğrenen Mengü’nün omuzlarına büyük bir yük binmiş anlayacağınız.

Yine de yılmamış ve yarış gününe kadar yüzme öğrenebilmek için arkadaşı ve eski milli yüzücü Burcu Sanduvaç’tan yüzme dersleri almaya başlamış. Yoğun antrenmanlarla yarışa hazırlanan Mengü, yarışa çok az bir süre kala bir de ayak serçe parmağını kırınca ilk gittiği doktorun ve çevresinin yoğun baskılarına rağmen yine de yarışa katılmakta ısrar etmiş. Kırık ayağına ve çevresinin cesaret kırıcı sözlerine rağmen yarışmaktan vazgeçmeyen Nevşin Mengü’nün hikayesinin size de motivasyon kaynağı oluşturmasını umut ediyoruz.

 

 

Betûl Mardin

 

 

İsminizi resmi bir kuruma verirken “Noktalama beni yavrum, şapkala beni.” demek zorunda kalsaydınız ne hissederdiniz? Betûl Mardin, doğuştan bazı engellere sahip olduğuna inanıyor çünkü ismi olan Betûl’ün anlamı “Meryem Ana’ya verilen vasıf” iken Betül “keçi” demek.

 

Ailesinin ikinci kızı olduğu için doğumuyla ne yazık ki ailesini pek sevindirmemiş, üstüne bir de 5 yaşına kadar dilsiz olması ailesini daha da üzmüş. Yıllar sonra anlaşılmış ki kekemeliğinin nedeni solak olması nedeniyle sürekli sol elini kullanması ve bakıcısı tarafından “sol el kötüdür” düşüncesiyle sürekli sol eline dayak yemesiymiş.

 

13 yaşına kadar kekemeliği nedeniyle çevresinde alay konusu olan Mardin, bir gün kendisine bir yemin eder ve “Benimle kimse alay edemeyecek, bu son alay ettikleri gün olacak.” diyerek kendisine söz verir. Bu verdiği söz ile kekemeliğine son verebilmek için ağzına taş koyarak ayna karşısında egzersizler yapmaya başlar. Bu yolla kekemeliğine son veren Mardin ileride daha da fazlasını kazanacağı saygınlığının ilk adımını atmış olur.

 

Betûl Mardin bugün herkesin saygı duyduğu akademisyenlerden biri. Türkiye’de Halkla İlişkiler’in temelini atan biri olarak kimse tarafından alay edilmediği gibi herkesten tarafından büyük hürmet görüyor. Mardin kendisine verdiği sözün peşinden giderek hem bireysel saygınlığını hem de mesleki itibarını kazandı. “Hayata başlarken yaşadığı güçlüklerin hayatının daha da mükemmel olmasına yardımcı olduğuna” inanarak birçok takipçimize de ilham kaynağı oluyor.

 

Gül Dila Dinçsoy

Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı

Exit mobile version