Joker’i Anlamak: Psikolojik Bir İnceleme
Neden bu kadar ciddisin? – Joker, Kara Şövalye
Belirli bir karakterin seni çok etkilediği, kendini karaktere tamamen kaptırdığın zamanlar vardır. Hiç kuşkusuz ki Joker, tarihteki tüm kötü adamların en kalıcı ve simgesel olan karakterlerinden biridir.
Ancak neden psikopat, nihilist bir katil olmasına rağmen karakter oldukça popüler -hatta oldukça sevildi? Neden birçok tişört, poster ve popüler mizah fenomenlerinin üzerinde bir gülümsemenin o garip yara izini görüyoruz?
Eğer bir şeyde iyiysen, onu asla karşılıksız yapma. – Joker, Kara Şövalye (The Dark Knight)
Joker karmaşık bir karakter. Onun suçları para, hırs ya da diğer sıradan motiflere duyulan arzu tarafından körüklenmez. Yaydığı dehşet fikirsel ve dürtüleri felsefidir.
Ortaya çıkış hikayesini keşfederek başlayalım. ‘’The Killing Joke’’ isimli görkemli çizgi romanda ortaya konulan klasik olanı, hamile karısının ve kendisinin hayatını sürdürmek üzere geçim derdine düştüğü başarısız bir karikatür öyküydü. Kolay para kazanmak için, bir grup sahtekarın yönettiği Red Hood Çetesi’ne katılır. Soygun gününden önce, karısı ve doğmamış çocuğu bir kazada ölür. Suçu işlemeye zorlanır ve ortasında Batman ile karşılaşır. Ürkerek suçun gerçekleştiği fabrikadaki kimyasal fıçısının içine düşer ve delirir.
Nihayetinde onu geldiği noktaya getiren şeyler oldukça travmatik kazalar kümesi. Olaylar ‘’kötü bir gün’’ ilkesini izler, hayatınızın altüst olması için gereken tek şey berbat bir gündür. Kimyasallara maruz kalmasıyla birleşince, yaşamın doğuştan adaletsiz ve onu kenara iten bir nevi gülünç olduğunun kavrayışıdır.
Tek gereken kötü bir gün – Joker, Batman: Öldüren Şaka (Batman: The Killing Joke)
Şimdi, Joker’in zihninde daha derine inmeye çalışalım.
Carl Jung, erken 20. yüzyıl dönemi psikologu ve psikoterapisti, Sigmund Freud’dan çok etkilenmişti. Günümüzde teorileri anlaşmazlıkla çevriliyken, onun bir fikri çoğu insanın doğru saydığı haliyle kaldı: hepimiz ara sıra kötü yola saparız.
Jung bu olguyu ‘’Gölge’’ kavramıyla açıkladı. Gölge, insan aklının kabul etmeyi reddettiği parçasıdır. Senin patronunu dövüp, sonra da cüzdanını çalabilmeyi isteyen parçan. Palyaço maskesiyle bir bankayı soyabilmeni ya da roket fırlatıcısını yarı ateşleyerek halka açık bir caddeye fırlatabilmeni isteyen bir parçan.
Kuralları terk etmek isteyen parçan.
Jung’a göre, kişi zihinsel sağlığını korumak için bu olumsuz dürtüleri ayırt etmelidir. İçimizdeki karanlığı kabul etmeliyiz, ancak onunla özdeşleşmemeliyiz. Gölge’yi tanımazsan, olacak şey onun serbest kalmasıdır, kontrol edilemeyecek bir düzeye gelmesi, seni dehşete düşürmek ve senin ‘’aldatıcı üstünlüğünü’’ yıkmak için geri gelmesidir.
Psikologlar bize ‘’aldatıcı üstünlük’’ denen şeyin içimizdeki bilişsel önyargı olduğunu ve bunun bir kişinin kendi olumlu niteliklerini çok fazla düşünürken, olumsuz olanları çok az düşünmesine sebep olduğunu söylerler. Özellikle diğer insanlara kıyasla kendimizi asil, dürüst ve iyi sanmayı seviyoruz. Asla birini incitmeyeceğimize, ya da herhangi bir şekilde zarar vermeyeceğimize inanmayı seviyoruz.
Bunun doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum. İnsanları aptal olarak da adlandırmıyorum. Bu oldukça anlaşılabilir bir durum. Bu sadece, günü atlatabilmek için zihinlerimizin yapması gereken bir şey.
1600 yılların İngiliz İç Savaş’ı sırasında, Thomas Hobbes isimli bir adam bu ‘’aldatıcı üstünlük’’ meselesinde, hiçbir zaman tam anlamıyla öyle olduğunu fark etmemesine rağmen, çağının biraz ötesindeydi. Çoğu insanın doğuştan ahlaki ve dürüst oldukları fikrine katılmıyordu. Bunun yerine, zorunlu kurallar olmadan insanlığın, düzensiz, korkunç ve yanan toplumun yabani ve ahlaksız kabusuna geri döneceğini kuramlaştırdı. Hayatta kalmak için masumlarla dolu olan bir feribotu patlatabilecek biri.
İsmi Leviathan olan en ünlü eseri, dehşet verici bir şekilde yoğun bir cilttir. Devletin varlığına ilişkin gerekçesini ifade eden, belki de en ünlü alıntısını içerir:
“…Hepsinden en kötüsü, toplum yok, sürekli korku ve şiddetli ölüm tehlikesi ve insanın hayatı, yalnız, fakir, kötü, acımasız ve kısa.’’
Hobbes, devletin yapısal kontrolü olmadan (Joker’in “entrikacı” olarak adlandırdığı), insanların hayvan olduğunu söylüyor. Katiller. Hırsızlar. Bu, özellikle 17.yüzyılda etkiliydi ve Hobbes ve onun gibi insanların yakalanmasının asıl nedeni buydu: devlet, hukuk ve düzen kesinlikle gerekliydi.
Hobbes, devleti ahlaksız bir kaos korkusuyla destekledi. Öte yandan, Joker, büsbütün anarşist bir psikopat (veya psikopat anarşist) olduğu için, bunun olduğunu görmekten daha fazla başka bir şeyi sevemezdi.
Küçük bir anarşi başlatın ve yerleşik düzeni bozun, ve her şey kaos haline gelir. Ben kaosun temsilcisiyim. -Joker, Kara Şövalye (The Dark Knight)
Bu feribotlara neden bomba koyduğunun sebebidir. Bu hükümet temsilcilerini neden öldürdüğünün sebebidir. Bu yüzden onun gibi insanlardan korkmak zorunda olmadığımızın sembolü olan bir insanı baştan çıkarmak için uğraşıyor. Joker bütün şehri, delilik ve anarşinin kötü yerçekimine itmek istiyor.
Sana oyuncaklarımı göstermek için sabırsızlanıyorum -Joker, İntihar Timi (Suicide Squad)
Joker açıkça Gölge için bir çıkış noktası, milyonlarca insanın, onun tarafından büyülendiği ve dolaylı olarak, kendi zihinlerinin Gölge’lerinin ahlaksızlıklarıyla, hayatlarının sonuna kadar yaşadıkları kadar saygı duyulan biri. Kesinlikle Joker bombaladığı, öldürdüğü ve mahvettiği için çok fazla izleyici onu izlemekten keyif alıyor. Bazen bizim beynimizin derinliklerinde yapmayı dilediğimiz şekilde hareket ediyor, birden onun böyle bir davranışta bulunmasını görmekten, hiç kimse gerçekten incinmeden, dolaylı olarak haz duyuyoruz.
“Gerçekten planı olan birine benziyor muyum? Ne olduğumu biliyor musun? Ben araba kovalayan bir köpeğim. Yakalanırsam ne yapacağımı bilemem. Bilirsin, ben sadece… bir şeyler yapıyorum.’’ – Joker, Kara Şövalye (The Dark Knight)
Sonunda Batman tarafından yenilse bile, Joker’in aslında kendi meselesini kanıtladığı görülüyor. Harvey Dent, Gotham Şehri’nin Beyaz Şövalyesi, adalet, düzen ve soyluluğun yürüyen simgesiydi. Ancak Joker, onu İki Yüze’ dönüştürmesinin ardından ikisi polis olmak üzere beş kişiyi öldürüyor, kaderlerini belirlemek için yazı tura atma gibi kaotik, saçma ve anlamsız bir yöntem kullanıyor. Bu tek başına, Joker’in medeni toplumun “aldatıcı üstünlüğünü” bozma ve onu vahşi köklerine geri getirerek aşağılamaya dayanan felsefesini ve görevini sembolize eder.
Onu sev ya da ondan nefret et. Ama çizgi roman dünyasının muhtemelen en sevimli kötü adamı olduğu gerçeğini inkar edemezsin.
Seyhan Kantar
Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı
Kaynak: Vats, A. (2017, June 5). Understanding Joker : A Psychological View. Retrieved from https://medium.com/@adityavats/understanding-joker-a-psychological-view-90da73bfd557.