“Akıllı” olma yarışında dünya kentleri rekabeti hızlanıyor. “Akıllı kent”e dönüşüm hedefi akıllı yurttaşların ve siyasetçilerin gündeminde bir öncelik artık. Diğerleri ise akılsızlıklarına çok yanacaklar.
Akıllı kent olmak, doğası, enerji kullanımı, eğitim yapısı, ulaştırma altyapısı, ekonomik girişimcilik, sanatsal yaratıcılık ve bilimsel ilerleme ortamları gibi farklı alanlarda teknolojiyi etkin kullanmak demek. Mobil uygulamalar, yenilenebilir enerji kaynakları, nesnelerin interneti gibi atılımları kent insanları için seferber etmek önemli. Bu bir demokratik kültür anlayışı konusu.
Akıllı kentin en önemli boyutlarından biri “hareketlilik” alanı. Çağdaş dünya insanları karbon ayak izlerini düşürmek ve doğaya saygılı, sağlıklı bir hayat yaşamak için giderek artan bir farkındalık ve motivasyon sahibiler. Motorlu araçların fazla kullanımı şehir yaşam kalitesine zarar verirken, gürültü, hava kirliliği, trafik sıkışıklığı ve azalan kamusal alanlar gibi sorunları beraberinde getiriyor. Normal değil içinden geçtiğimiz otomobil, benzin, trafik felaketi.
İki tekerlek, sıfır karbondioksit
Bugün dünyanın sayıları artan birçok kentinde olduğu ve Türkiye’de bazı belediyelerin ilgilendiği gibi, Brüksel’de de çok sayıda noktada kent bisikleti istasyonu var. Sadece Brüksel’de değil 600’ün üzerinde AB kentinde. Brüksel’deki çok sayıdaki bisiklet noktalarından biri AB mahallesinin merkezi Schuman’da, ofisimin hemen önünde; bir diğeri evime çok yakın. Telefonumdaki mobil uygulama ile istediğim yerdeki istasyonda kaç bisiklet olduğunu gerçek zamanlı olarak görebiliyorum. Üyelik kartımı okutarak zaman kaybetmeden bisikletimi alıyorum. Gideceğim yere ulaştığımda en yakın istasyona bisikleti bırakıyorum. İlk 30 dakika ücretsiz, daha uzun kullanımın cüzi ücreti kredi kartınızdan düşüyor.
Toplantılara giderken ve günlük ulaşım için şehir bisikletlerini kullanıyorum. AB kurumlarındaki pek çok muhatabım ve arkadaşım da kullanıyor. Hatta AB Komisyonu’nun çalışanlarına özel bir bisiklet istasyonu da var. Ulaşım için büyük bir nimet. AB’nin yaptığı bir araştırma, otomobil kullanımını kentlerde yüzde 44’ten yüzde 30’a düşürmenin karbon emiliminde yüzde 36 düşüşe neden olduğunu gösteriyor. Bisiklet kullanımı sadece karbon ayak izinizi düşürmüyor, yaşadığınız çevreyle, şehirle sağlıklı bir etkileşim de kurmanızı sağlıyor.
Hareketlilik siyaseti
Avrupa Birliği her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasındaki haftayı “Avrupa Hareketlilik Haftası” olarak kutluyor. Türkiye’de de bazı kentler dâhil olmak üzere Avrupa çapında etkinlikler düzenleniyor. AB ülkelerinin çoğu hem sağlıklı yaşam hedefleri, hem sürdürülebilir kent yaşamı amacını gerçekleştirmek için herhangi bir zorunluluk olmamasına rağmen yerel ve ulusal düzeyde bisiklet stratejisi geliştirip uyguluyorlar.
Avrupa Birliği projeleri uzmanı Gökhan Turgut Ünal’ın yaptığı bir araştırmaya göre 2013 yılında dünyadaki bisiklet sayısı yaklaşık 2,5 milyar, dünyadaki otomobil sayısı 500 milyon ve aynı yıl 3 bisiklete karşılık 1 otomobil üretilmiş, bu da 5,6 milyar dünyalının 1/6’sına bir bisiklet düştüğünü gösteriyor. Bisikletler ise yüzde 70 oranında taşıma, yüzde 29 oranında eğlence ve yüzde 1 oranında yarışma amaçlı kullanılıyormuş. Yetişkin insanların kullandığı bisiklet sayısı, çocukların kullandığının iki katıyken, genellikle de kadınlar, erkeklerin kullandığı oranda bisiklet kullanıyorlar.
Avrupa Birliği içinde, esas ulaştırma aracı olarak günlük yaşamında en çok bisiklet kullanma oranı şaşırtıcı olmayarak Hollanda’ya ait: yüzde 35. Danimarka, Macaristan, İsveç, Finlandiya, Belçika ve Almanya da AB ortalamasının üzerinde bisiklet ülkeleri. Bisiklet kullanmada yükselme eğilimi ise her yerde artışta.
Ulusal bisiklet stratejisi hayal mi?
Bu bir siyaset tercihi: kent bisiklet istasyonları, bisikletten vergilerin kaldırılması, bisiklet yolları ve park yerlerinin tesis edilmesi, artırılması, bisiklet yolları haritalarının mobil cihazlardan indirilir olarak hazırlanması, bisiklete trafikte diğer araçlarla eşit hak tanınması, trafiksiz gün olarak tanımlanan motorlu araçların kullanılmadığı, bisikletlilerin özgürce kentin tadını çıkardığı bisiklet günlerinin kentlerde AB desteği ile düzenlenmesi…
Peki ya Türkiye? Babam şehir içi ulaşımını bisikletle sağladı hep. İzmir, Gaziantep, Samsun, Nevşehir, Kayseri, Antalya… Çocukluğumda Anadolu kentlerinde bisikletle kendimizi yollara vurduğumuz çok olmuştur. Hatta Kayseri’nin dikliği ile meşhur Topuz Dağı’na bisikletle çıkmışlığımız da var. O zamandan beri biliyorum ki, maalesef ülkemizde bisikletliye dost bir yol kültürü yok (yaya kültürü de zayıf zaten).
CHP de 2015 seçim bildirgesinde “Yaşanacak bir Türkiye’yi” tarif ederken, nasıl bir şehir yaşamı? sorusunu da yanıtlamıştı. “..CHP iktidarında sessiz caddeler, oyun caddeleri, yürüyüş caddeleri gibi yenilikçi mekânsal düzenlemeler kent tasarımının parçası olacak. Kent içi trafikte yaya ve bisiklet öncelikli düzenlemeler yapılacak..”
Herkesin daha eşit olduğu, daha saygılı, daha normal, daha uygar ilişkiler gelişiyor bisikletli kentler sayesinde. Akıllı kent hedefinin erdem olduğu ülkelerde siyasetçiler de zaten olağan yurttaşlar gibi sık sık bisiklete biniyorlar. Bu bir akıllı demokrasi meselesi.
Kader SEVİNÇ
PES Yönetim Kurulu Üyesi
CHP Avrupa Birliği Temsilcisi