Bir Hayalin Hedefe Dönüşme Hikayesi: 20’li Yaşlarında Bir Genç İle Röportaj

Yalnızca milyarları olan, ismini tüm ülkenin ya da dünyanın bildiği, milyonlarca takipçisi ve hayranı olan tanınmış kişiler mi röportaja layık görülecek kadar ilham verici bir geçmişe sahiptir? O, ne tanınan bir sosyal medya fenomeni, ne yüzünü her hafta videolarda gördüğümüz ünlü bir YouTuber, ne devasa bir şirketin CEO’su. O, yalnızca daha iyi bir geleceğe sahip olabilmek adına içinde olduğumuz bu evrensel yarışta gücü yettiği kadar koşanlardan birisi, tıpkı bizler gibi. Fiziksel güçten ziyade psikolojik dayanıklılık gerektiren bu yarış öyle bir yarış ki, yarışı kazanmak için bazen sadece çaba yeterli olmuyor. Haydar Çardakkaya ile bu yarışta genelde göz ardı edilen fakat hepimizin yaşadığı ve biz farkında olmasak bile performansımızı oldukça etkileyen psikolojik faktörlerden, kendisinin eğitim hayatı boyunca önüne çıkan engelleri nasıl aştığından ve özellikle gençlere onların kafalarındaki soruları, kaygılarını, korkularını dinleyerek bu yarışta gerekli desteği sağlayan PDR (Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik) hizmetinden konuştuk.

 

 

Dilan Bayındır: Merhaba, Haydar Bey. Öncellikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Haydar Çardakkaya: Merhaba, bu kibar teklifiniz için teşekkür ederim. Ben Haydar Çardakkaya, Kırıkkaleliyim, 25 yaşındayım, Kırıkkale’de ön lisans olarak İşletme Yönetimi bölümünü tamamladım daha sonra Ahi Evran Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde lisansımı tamamladım. Şu anda kurumsal bir yabancı dil kursunun Kırşehir şubesinde rehber psikolojik danışman olarak görevimi yürütmekteyim. Bununla beraber Hacettepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde özel öğrenci olarak yüksek lisans yapmaktayım.

 

 

Dilan Bayındır: Şu an oldukça genç bir yaşta, özel bir kurumun müdürlüğünü ve psikolojik danışmanlığını yapıyorsunuz. Elbette başarı ve kariyer kimseye altın tepside sunulmaz ama sizin neredeyse sıfırdan başlayıp bu seviyeye tırmandığınız oldukça ilginç ve ilham verici bir geçmişiniz var. Dilerseniz biraz lise yıllarınızı ve gençliğinizi konuşalım, o dönemlerde geleceğiniz için koyduğunuz hedefler var mıydı, hırslı ve çalışkan bir öğrenci miydiniz?

Haydar Çardakkaya: İltifatlarınız için teşekkür ederim, aslında bu gibi durumlarda ne söyleyebileceğimi tam olarak bilemiyorum. Fakat ilerleyen süreçte toplumumuza ve ülkemize etki edecek temiz kalpli arkadaşlarıma küçük de olsa faydası olabileceğini düşündüğüm birkaç noktadan bahsetmek isterim. Lise yıllarımın ve o dönemlerimin akademik anlamda çok parlak olduğunu söyleyemem çünkü lisede bir kez sınıf tekrarı, ardından başka bir okula nakil olma zorunluluğu, daha sonra da gitmiş olduğum okuldan ayrılarak açık öğretim lisesine devam etmem gerekti. Hedeflerimi koymam biraz zaman aldı, akranlarımdan yaklaşık 3 yıl sonra filan sanırım :)

 

 

Dilan Bayındır: Peki böyle bir öğrenciyken sizi bir hedef koyup o hedef için çalışmaya iten şey ne oldu?

Haydar Çardakkaya: Hayatıma baktığımda hiçbir yere gelememiş olduğumu fark ettim ve yıllarımın boşa gitmiş olmasına derinden üzüldüm sanırım, bir de kardeşlerim ve akrabalarımın mesleki olarak üst seviyelere ulaşmış olmaları olabilir.

 

 

Dilan Bayındır: Aileniz, yakınlarınız ve çevrenizdeki insanlar başarabileceğinize inanıyor ve sizi bu süreçte destekliyorlar mıydı?

Haydar Çardakkaya: Aslında bu bence en kritik noktalardan birisiydi şu an fark ediyorum, bazı başarıların tek bir kişiye ait olduğu düşünülebilir fakat bence böyle değil, arkasında birçok değişken yatıyor ve bunlardan en önemlisi bence ailemdi. Ailem sınav sürecinde beni yargılamak veya “doğru yol bu, bunu yapacaksın” gibi diretmeler yerine her ne kadar sınav sonrasında aksini belirtseler de yanımda oldular, inandılar ve koşulsuz destek verdiler. Fakat ailem dışında genel olarak çevremde başarabileceğime inanıp beni motive eden pek fazla insan yoktu.

 

 

Dilan Bayındır: Hiç “yapamam, bu bölümü kazanamam veya bu bölüm çok zor, mezun olamayacağım” gibi düşünceleriniz oldu mu? Çevrenizdeki kimse sizin başarılı bir eğitim ve kariyer hayatınız olacağına inanmazken sizi buna inandıran şey, motivasyon kaynağınız neydi?

Haydar Çardakkaya: Bu konuda şunu net söyleyebilirim: biz çevremizden bizimle ilgili konularda bir şeyler duydukça bunu içselleştiriyoruz ve bu bizim kişilik özelliğimizi etkiliyor. Birçok konuda yetersiz olabileceğim ile ilgili geri dönütler aldım fakat hayatımın her döneminde çalışırsam başarabileceğim dönütleri sanırım benimle bütünleşti ve kendimi motive etmemde pozitif etkileri oldu. Bu bir süreç, bu yüzden doğal olarak düşük, orta seviyede inancımı kaybettiğim veya duvara tosladığım ve bu işi bırakmaya karar verdiğim dönemler oldu ve oldukça da zordu bu durumlar. Burada negatif durumumu pozitife çevirmemde etkili olan düşünce şeklim şuydu: ‘’Şu an öğrenme aşamasındayım ve bu seviyedeki sorunları çözemiyor olmam tuhaf değil” veya “Çalışmazsam başaramayacağım kesin ama çalışırsam kazanma ihtimalim var, ben çalışıp elimden geleni yapayım, kazanamazsam yine kazanamam” vb. şeklinde düşüncelerimin tekrar motive olmamda faydası olmuştu.

 

 

 

 

Dilan Bayındır: Günümüzde çoğu genç, mezun olunca daha çok para kazanabileceğini ya da etrafından daha çok övgü alacağını düşünerek üniversitede istemediği bölümlerde okuyor. Siz Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) bölümünü okumak istediğinizi hangi noktada anladınız, bu bölümü tercih etmenizdeki en büyük etken neydi?  Zor geçen bu gençlik döneminizde sizin de psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetinden faydalandığınız zamanlar oldu mu, faydasını gördünüz mü?

Haydar Çardakkaya: İnsanları anlamayı, olayları çözümlemeyi ve çözümlere ulaşmayı seviyordum ayrıca yardım etme isteği sürekli içimde vardı, bunlar bu bölümü tercih etmemdeki en büyük etkenlerdi. Fakat net kararım lise sonuna kadar aldığım eğitimde bana doğru bir rehberliğin yapılmadığını fark ettiğimde oldu ve bu durum beni rahatsız etti.

 

 

Dilan Bayındır: Hedef olarak belirlediğiniz bölüm için üniversite sınavına hazırlandığınız süreçte çok düşük bir puanla başlamanıza rağmen etrafınızdaki herkesi şaşırtıp istediğiniz bölümü kazandınız ve iyi bir ortalamayla mezun oldunuz, bu süreçte “olmasaydı, başaramazdım” dediğiniz üç şey nedir?

Haydar Çardakkaya: Umut etmek, çalışmak ve sabretmek.

 

 

Dilan Bayındır: Yıllar önce öğrenciyken tanıştığınız, Youtube’da Gri Koç adıyla tanınan kişisel gelişim / motivasyon koçu Gökhan Müftüoğlu ile seneler sonra onun bir meslektaşı olarak röportaj yaptınız ve yıllar öncesinde belki de hiç ihtimal vermemenize rağmen şu an onlarca öğrenciniz var. Bütün bunlar aslında insanın isteyince her şeyi başarabilecek kapasitede olduğunu gösteriyor. Fakat bu yolculukta istekten sonra gelen en önemli şeyler neler, eğitim ve kariyer planlaması yapan genç okurlarımıza vermek istediğiniz tavsiyeler var mı ?

Haydar Çardakkaya: Bu konuda şunu belirtmek isterim: olmak istediğimiz şeylerden ziyade yapmak istediğimiz şeylere odaklanmakta fayda var, bir yılın sonunda olan birkaç saatlik sınavı hedef koymaktansa, hayatlarını sürdürecekleri ve ortaya koyacakları etkileri hedeflerine koymaları oldukça önemli. Bu yolda giderken ne istediklerini net olarak bilmeleri, onları çalışma sürecinde ayakta tutacaktır. Fakat bu isteklerin geçici olmaması ve uzun vadede arzuladıkları bir şey olması gerekir.

 

 

Dilan Bayındır: Son olarak, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanı toplumumuzda ne yazık ki “okulda kavga eden öğrencinin gönderildiği rehberlik odası” algısından ibaret. Aslında oldukça yoğun çalışıyor, gençlere yardımcı olmak adına seminerler düzenliyorsunuz, en çok karşılaştığınız ve genel olarak yeterince üzerinde durulmadığını, çalışmalar yapılmadığını düşündüğünüz konu nedir?

Haydar Çardakkaya: Şu ana kadar karşılaştığım ve okuduğum durumlardan bahsedecek olursam; Bizler çoğunlukla karşımızdaki insanların içinde bulunduğu durumu anlamak yerine, bizim bildiğimizin doğru olduğunu kabul edip karşı tarafı da buna uyması için zorluyoruz, hatta ceza ve baskı kurmayı tercih edebiliyoruz. Bu şekilde olayları kontrol edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu durum, bizim istediğimiz şeylerin yapılmaması halinde cezanın ve baskının ortaya çıkmasına ve artmasına neden oluyor ve maalesef ki bu yaklaşım çözüm olmak bir kenara dursun, öğrenci ile ailesi veya çevresi arasındaki ilişkinin zayıflamasına, hatta kopmasına bile neden olabiliyor. Ve tabii bu da iki tarafın da birtakım zorluklar yaşamasına yol açabiliyor.

 

Röportajımızın başında bahsettiğimiz yarışı hatırlıyor musunuz? Evet, bir yarışın içindeyiz. Fakat size iyi haberlerimiz var; Haydar Bey’in bahsettiklerinde ve kendi hikayesinde de görebileceğiniz gibi;

1-Bu yarışta önemli olan bitiş çizgisine önce kimin ulaşacağı değil.

2-Bu yarışın belli bir süresi yok, dolayısıyla önemli olan 3-0 önde ya da geride başlamanız değil.

3-Bu yarışın bitiş çizgisinin iki ucu da bildiğimiz yarışların aksine, sonsuza kadar uzanıyor. Bu demek oluyor ki, diğerleriyle aynı doğrultuda, aynı noktaya koşmak zorunda değilsiniz.

5-Belirli bir süre olmadığı için, yarış süresince herkes koşmak zorunda değil, yürüyerek, hatta takla atarak bile ilerleyebilirsiniz, herkes kendisine uygun yöntemle ilerlemekte özgür.

4-Bu yarış süresince istediğiniz kadar mola verip nefes alma hakkınız var.

Bu yarışta başarılı olmak için en büyük kriterler kendinizi tanıyıp, ne istediğinizi bilmeniz. Unutmayın ki bizler, çevremizdeki insanların bizim hakkımızda belirttiği olumsuz fikirler bütününden ibaret değiliz. Hedefinizden emin olduktan sonra, çok fazla savrulup yıpranmadan o hedefe ulaşmak, umudunuzu kaybetmeyip kendi kendinizi motive etme becerisini kazanınca çok kolay.

 

Exit mobile version