Yaşamın Amacını Sorgulayan Bir Oyun: Tek Kişilik Düet
Yaşamın Amacını Sorgulayan Bir Oyun: Tek Kişilik Düet Hepimizin zaman zaman yaşamdan ve yaşamaktan bunaldığı anlar olmuştur. Yaşam amacını yitirmiştir. Sanki her şey anlamsızlaşmıştır. Böyle düşünmek için hepimizin haklı ya da haksız nedenleri vardır. Stephane Abrahams’ın da kendi içinde böyle düşünmek için haklı nedenleri vardır. Öyle ki kendisi kısaca MS olarak bilinen Multipl Skleroz hastalığından mustariptir.
Mekan, Konu ve Oyuncular
Oyun tek mekan üstüne kuruludur. Bu mekan da Psikiyatrist Doktor Feldmann’ın muayenehanesidir. Doktorumuz, devlet tiyatroları oyuncusu Mehmet Demiralp tarafından canlandırılmaktadır. Oyun başladığında, mekan sahibi olmasından kaynaklı, ilk önce Dr. Feldmann’ı görmekteyiz. Daha sonrasında MS hastası Bayan Abrahams tekerlekli sandalyesiyle birlikte sahneye gelir. Şu aralar FOX TV’de yayınlanan “El Kızı” dizisinin Ayfer karakterine can veren oyuncu Nur Yazar ise “Tek Kişilik Düet” oyununda Stephane Abrahams’a hayat vermektedir. Bayan Abrahams çok ünlü bir keman virtüözüdür ancak hastalığı nedeniyle ağır bir depresyon geçirmektedir. Oyun ise hastalığı nedeniyle yaşam amacını kaybetmiş Bayan Abrahams’ın eşinin ısrarı üzerine bir psikiyatristten yardım alması ile başlar ve bütün oyun bu doktor-hasta diyaloğu üzerine kuruludur.
Bayan Abrahams’ın Aile Hayatı
Birçoğumuzun olduğu gibi Bayan Abrahams’ın da iki ailesi vardır: Anne ve babası tarafından oluşan ailesi ile eşi ve kendisi tarafından oluşan ailesi. Bu iki ailenin temelde birbirinden ayrılan en önemli özelliği sanata özellikle de müziğe olan duruşlarıdır. Stephane Abrahams’ın annesi de kendisi gibi müzik alanında kendini yetiştirmiş yetenekli bir kadındır ancak ne yazık ki eşinin engellemeleri sonucu müzik kariyerine devam edememiştir. Stephane’nın babası, müziği insan hayatı için faydasız bir gürültü aracı olarak görmektedir. Stephane’nın annesi de yarım kalan müzik kariyerini kızı aracılığıyla tamamlamak istercesine kızına keman ve piyano dersleri aldıran, içindeki müzik sevdası sönmemiş bir kadındır. Eşlerin müziğe ve sanata bakışındaki bu uyumsuzluk ise genç çiftimizde mevcut değildir. Bayan Abrahams’ın kocası da kendisi gibi bir müzisyen olmakla beraber tanışmalarına bile beraber gerçekleştirdikleri bir düet vesile olmuştur.
Bayan Abrahams’ın Müzik Tutkusu
Bayan Abrahams annesinin vefatı üzerine, annesinden kendisine yegane miras olan müziğe ve kemanına var gücüyle sarılmıştır. Annesinin ölümünün kendisine verdiği hüznü ancak keman çalarak unutabilmektedir. Ayrıca sanatındaki başarısı, annesinin babası yüzünden elde edemediği başarılı kariyerin de bir telafisi niteliğindedir. Bu nedenle babası keman çalmasına türlü yollarla engel olmaya çalıştıkça Stephane çok daha büyük bir iştahla enstrümanını çalmaktadır. Öte yandan yıllar sonra hayatını birleştirdiği adamla da kemanı sayesinde tanışmıştır ve müzik, bu evliliğin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle Bayan Abrahams’ın hastalığı dolayısıyla keman çalmaya devam edememesi, ondan sadece mesleğini almamıştır. Aynı zamanda dünyada kendisine yarattığı cenneti de elinden almıştır. Müzik, Stephane Abrahams’ın her şeyidir ve bu hastalık onun her şeyini elinden almaktadır.
Bayan Abrahams’ın Yaşama Tutunma Çabaları
Müziğiyle birlikte yaşama amacını da kaybeden Bayan Abrahams’ın farklı fikirlerle kendini işe yarar hissetme çabalarına tanıklık etmekteyiz. Bunlardan kulağa en mantıklı geleni yetenekli gençlere keman öğretmeni olarak dersler verip mesleğine devam etmeyi istemesidir. Bunun haricinde eşinin sekreterliğini yapmayı düşündüğü bir dönem de mevcut ancak belki de bu fikri gerçekten içinden gelerek dile dökmediği için hayata geçirilmesi oldukça kolay olmasına rağmen bir türlü uygulamaya koymamakta. Ne de olsa öncesinde kocasıyla mesleki anlamda eşit hatta belki de daha üstün bir konumda iken bir anda eşinin niteliksiz işlerinin yardımcısı olmak ona ağır gelmekte. Daha önceden bir evlat sahibi olmayı hiç planlamayan Stephane için anne olma planları da başka bir yaşama tutunma çabası adeta. Böylelikle tıpkı annesi gibi “bir nedenden ötürü” ilerletemediği müzikal yeteneğini ve sanatsal bilgi birikimini tıpkı annesi gibi “evladına aktarma yoluyla” manevi tatmine ulaşabilir ancak bu plan da MS hastası bir kadının çocuk büyütmesinin evladı için hüzünlü bir yolculuk olacağı düşüncesi ile uygulamaya geçmemekte. Bayan Abrahams’ın belki de seyirciyi en rahatsız eden yaşama tutunma çabası ise eşini aldatması. Burada eşi ile artık iyi gitmeyen cinsel yaşantısının tatminini mi yakalamak istemekte yoksa eşinin Bayan Abrahams’ın keman çalamamasındaki hüznüne hiç aldırmaksızın evde müziğini icra etmesine mi kinlenmekte tam emin olamasam da eşi ile yaşanan problemlerin intikamını almakta olduğu çok açık.
Bayan Abrahams’ın Tedavi Süreci
En başta da belirttiğim gibi oyunun en başında sahneye tekerli sandalye ile gelen Bayan Abrahams, bütün bir oyun boyunca da hep tekerlekli sandalyesinde oturarak doktoruyla diyaloğunu sürdürmüştür. Sadece ilk sahnede yerinden kalkmayı denemiş ancak hastalığı nedeniyle o an ayakları kitlenip yürüyemediği için bir daha böyle bir çabaya girişmemiştir. Bu durum ile başlayan süreçte Bayan Abrahams’ın gittikçe daha çok ruhsal anlamda çöktüğüne tanıklık etmekteyiz. Giydiği kıyafetler her yeni sahnede daha çok özenini yitirmiş hatta iki sahne peş peşe aynı kıyafetle geldiği bile olmuştur. O sahnede, iç çamaşırını bile değiştirmediğini çünkü iki seans arasında hiç yıkanmadığını ifade etmesi açıkçası biraz zorlama bir vurgu olduğunu düşündürdü. Kıyafetlerini değiştirmediği ve kostümlerinin gittikçe özensizleştiği seyirci tarafından fark edilmesi beklenen bir detay olmalıydı. Artık özensizlikte dibe vurduğu, kişisel hijyenini tamamen boşladığı o sahne aslında intiharın eşiğine de geldiğinin bir göstergesi idi. Bu durumun doktoru tarafından da anlaşılması üzerine doktorunun yaptığı o sert konuşma ile Stephane’ın en sonunda kendine geldiğini ve “yaşamın amacının yaşamın kendisi’’ olduğunun farkına vardığını gözlemledik.
Son Sahne
Sahnelenen son seans sahnesinde Stephane tekrardan özenli bir saç ve kıyafetler ile karşımıza çıkmıştır. Hatta ilk sahnedekinden bile daha frapandır kıyafeti. Son sahnede yine tekerlekli sandalyesi ile muayenehaneye girer ancak tekerlekli sandalyesinde oturmaz. Ayağa kalkıp yürümeyi başarmıştır. Bu gelişinin son gelişi olduğunu, artık ihtiyacı olmadığını iddia etse de sahnelenen son gelişi aslında zihnen ilk gelişidir. Daha önceki gelişlerinde doktoruna iç dünyasını tam anlamıyla açamayan Stephane, sahnelenen son gelişinde hayata tutunmak, içinde bulunduğu depresif ruh durumundan çıkmak, gerçekten tedavi olmak amacıyla o odaya girmiştir. Doktoru daha sonraki hafta için kendisine bir randevu daha verir. O randevu bizler için sahnelenmese de biz Stephane’ın artık iyileşeceğine emin olduğumuz için biraz mutluluk, biraz huzur, biraz da umut dolu bakışlar ile onları alkışlamak üzere koltuğumuzdan kalkarız.