Hiç sivil toplum kuruluşlarında çalışmayı düşündünüz mü?
Eğer cevabınız hayırsa, sivil toplum sektöründeki birçok alanda anlamlı bir kariyer için pek çok fırsat mevcut olduğundan hemen düşünmeye başlamalısınız.
Sivil toplum kuruluşları açlık, sağlık hizmetlerine ulaşım, eğitim, insan hakları, hayvan hakları, çevre sorunları ve demokratik hedefler gibi birçok önemli konu ve ihtiyaca yönelik çalıştıklarından size bir anlam ve amaç sunarlar.
Tarihsel olarak, insanlar kendi bilinçli seçimlerinden uzak olarak bir şekilde kendilerini sivil toplum kuruluşlarında çalışır halde bulurlar. Fakat bu durum artık değişti.
Aslında, geçtiğimiz 10 yılda çalışan sayısı sürekli arttı. Günümüzde 14,4 milyon insan kayıtlı 501(c)3 sivil toplum kuruluşunda çalışıyor ve bu sayı giderek de artacak gibi duruyor.
The Chronicle of Philanthropy’e göre Amerika Birleşik Devletlerindeki sivil toplum kuruluşlarının %57’si yeni insanlar istihdam etmeyi planlıyor, ayrıca Philadelphia, New York, ve Washington DC’deki kuruluşların da %80’i bu yıl içinde alım yapmayı düşünüyor.
Bu rakamlardan sonra sivil toplum kuruluşları umutsuzca çalışan almaya çalışıyormuş ve boş koltukları doldurmak için neredeyse herkesi işe alabilirmiş gibi gelebilir ama durum hiç de öyle değil. Bu kuruluşlar, kar amacı güden rakiplerinin aksine kaynak yetersizliğinden sürdürülebilirliğe kadar çok daha farklı zorluklarla karşılaştıkları için, işe alım yaparken oldukça dikkatli karar vermek durumundalar.
Başarılı olan ve etkisini koruyan kuruluşlar, günlük iletişim yeteneklerinden tutun da büyük resmi görebilme gibi geniş ve belli başlı bazı yeteneklere sahip personeli işe alanlardır.
Bu temel yetenekler sivil toplum yöneticilerine ve yönetici müdürlere, karşılaştıkları zorluklara karşı manevra kabiliyeti sağlar.
Orta seviyeli pozisyonlarla ilgilenen kişiler, bağışçı bulma ve koruma, sermaye geliştirme, kampanya yönetme ve stratejik planlama gibi konularda tecrübe sahibi olmalılar.
Yine de, sivil toplum kuruluşlarının genelde sınırlı bir personel kapasitesi olduğu göz önünce bulundurulduğunda, maaşlı çalışanlar birçok farklı görevde çalışmaya uygun ve istekli olmalı, hem de çalıştıkları pozisyon fark etmeksizin. İşte sivil toplum kuruluşlarının aradığı 5 temel özellik:
İletişim
Pozisyondan bağımsız olarak, iletişim yetenekleri çok önemlidir. Yalnızca meslektaşlar arasında değil, güncel ve potansiyel bağışçılar gibi dernekler hükümet ofisleri ve şirketler gibi dış kurumlarla da iletişim kurulur.
Kalitesiz bir yazılı iletişim hem kuruluşu kötü gösterebilir hem de gerekli sermayeyi de kaybetmelerine sebep olabilir. Örneğin, kötü yazılmış bir bağış ricası muhtemelen reddedilecektir.
Profesyonel olarak iletişim kurabilmeye ek olarak sivil toplum kuruluşları için oldukça önemli bir özellik daha vardır: Hikâye anlatıcılığı.
Damak ameliyatı olan bir kız veya bir köpeğin süreli barınaktan sonsuza kadar ailesi olacak insanların yanına yolcuğu hakkında bir hikâye olabilir. Bağışçıların bamteline basan şey hikâyedir ve pamuk ellerini cebe atmak için onları teşvik eder.
Organizasyon
Kampanya yönetmek, etkinlik planlamak, idarecilik, bağış teklifleri ve yönetimi, hediye takibi ve finansal raporlama gibi geniş sorumluluklara ek oldukça önemli bir özelliktir.
Yıllık sermaye yöneticisi düzensiz ise bağışçı ihtiyaçları ve teklifleri unutulabilir, bu da bağışçıyı hoşnutsuz eder.
Bir bağış kampanyasının lansman partisini düzenleyen kişi bağışçı A ve bağışçı B’nin yan yana oturmaması gerektiği unutursa iki bağışçı da etkinliği terk edebilir.
Yeni İlişkiler Kurma
Vakıflar ya da hibe kaynaklarıyla finanse edilen birkaç sivil toplum kuruluşu olsa da, birçoğu ekonomik gereksinimleri ve vaatleri için bağışlara ihtiyaç duyarlar. Bu hediyeler kuruluştan bir kişinin bir bağışçıyla kurduğu iyi ilişkiler sayesinde ortaya çıkar.
Bu özellikle yıllık 1000$ gibi büyük bağışlar için çok önemlidir. Bu ilişkiler zamanla kurulur. Bazı durumlarda, bir bağışçının önemli bir katkıda bulunması yıllar sürer.
Yeni ilişkiler kurma başarılı bir bağış kampanyasında çok önemlidir fakat yalnızca kampanya ve yıllık sermaye için yararlı değildir. Topluluk ortaklıkları ve şirket sponsorluklarının da mihenk taşıdır ve sivil toplum kuruluşları hem programlama hem de tüm görevlerinin desteklenmesi açısından buna çok güvenirler.
Gelişim direktörü, yönetim kurulu üyesi ve ana hediye gönüllüsü olarak benim görevim tanımımda her şey masanın diğer tarafında oturan insanlarla bir ilişki kurmaya odaklıdır. Doğum günlerini, alerjilerini ya da en sevdikleri yemeği hatırlamak, istenen bir bilgiyi sağlamak ya da Kanada’ya bir ziyaretin nasıl gittiğini kontrol etmek de buna dâhildir. İşin bu kısmı ayrıca organize olmayı da gerektirir.
Esneklik
Her gün daha fazla sivil toplum kuruluşu esneklik gösteren çalışanlar arıyor çünkü bu değişikliğe adapte olabilmenin bir göstergesi.
Kar amacı gütmeyen kuruluşların birçoğu çalışanlarının farklı görevlerde yer almasını gerektiren sınırlı kaynaklara sahip olduğundan esneklik oldukça önemlidir ve kesinlikle sahip olunması gereken bir özelliktir.
Size bir örnek vereyim. Bir sivil toplum örgütünün en önemli gelir kaynaklarından biri telefon aracılığıyla istenilen bağışlardır. Etkinlik düzenlenmiştir ve Gelişim Direktörü tarafından planlanacaktır. Etkinliğin başlamasından birkaç saat önce, direktörün annesi hastaneye kaldırılır ve kendisinin etkinliğe katılamayacağı açıktır. İletişim Direktörünün bu konuda hiçbir tecrübesi olmamasına rağmen etkinliği onun yönetmesi istenmiştir ki o da bunu memnuniyetle yapar, çünkü daha önce de tecrübesi olmayan farklı görevlerde yer almıştır.
Çalışanların genelde izole edildiği Amerikan şirket mantığının aksine, sivil toplum kuruluşlarında sınırlı bütçelerinden dolayı herkes elini taşın altına koyar ve yapması gerekeni yapar.
Yaratıcılık
Kar amacı gütmeyen kuruluşlar sürdürülebilirlik, bağışçı veri tabanının bakımı ve büyümesi, sınırlı kaynaklar gibi farklı zorluklarla karşılaştığından, çalışanların at gözlüklerini çıkarıp kuruluşun iki yakasını bir araya getirmesi, programları genişletmesi, bir etkinlik haberini yayması gerekir. Yaratıcılık ise bu kuruluşlar için bir hazine gibidir.
Ne zaman bir çalışan kaynaklardan tasarruf ettiren bir çözüm bulsa, organizasyonun bu kaynakları asıl amaçlarına yönlendirmesine olanak sağlar. Bu yalnızca yararlananların faydasına olmayacaktır aynı zamanda organizasyonun masraflarından kısabilmesi anlamına da gelecektir ki bu da potansiyel bağışçılar için oldukça çekicidir.
Yine de yaratıcılık sınırlı kaynaklardan tasarruf etmeyle sınırlı değildir; bu aynı zamanda bağışçı edinme ve taahhütleri için de uygulanmalıdır.
İzel Ekin Alpay
Proje Yönetimi Okulu Editörü
Kaynak: https://www.careermetis.com/5-skills-you-need-for-a-career-in-nonprofits/